Selam olsun...


Bugün bir garipti hava. Seyretmeye doyamadığım cümbüşünü bıraktı ruhuma. 

Sabah güneşi görmeden düştüm yollara, ne hikmetse geç kalmadım vaktinde geldim servise bineceğim yere.. 

Henüz çözülememiş bir sorun gibiydi. Havada birkaç bulut, altı kapkara, üstü beyaza çalan gümüş.

Sonra geldi rüzgar. Sakince, acelesiz. Şöyle bir yokladı, okşadı, serinletti. Sevdirdi hani kendini, öyle masum. Ardından sökün etti var gücüyle. 

Anlayamadan saçlar karıştı, ruh karıştı, akıl karıştı. 

Sildi süpürdü geçmişi, kattı önüne doludizgin. 
Ve gök yarıldı. 

Damla damla değil, tane tane hiç değil. Okçuların hepsi aynı anda bıraktı yaylarını sanırsın, öyle şiddetli. Her biri hiddetle düştüler yeryüzüne. Arada bir kılıç ışıltısı çaktı kiminde, kimi sadece öfkesini kustu şiddetle.

İşte tam o anda gördüm gökyüzünün sonsuzluk işaretini. Rengarenk parlıyordu gökte. Tamamını göremedim, sakladı bulutlar. 

Ve bir anda, aniden, yok yere durdu o hiddet. Kalp atışı kadar bile sürmedi. 

Görmeyenler inanmadı, bilemedi.

Acemice kaçar gibi... Bütün bu zamansız vedalaşmaları bir gün konuşmayı düşünerek yatıştıracaktı sanki bu acemi ölüm nedir…

Güneş kıyıdan parladı bir an gözüme. 

Ama ne yapsam birden bire gidişini içimden atamadığımı hissettim... Bu tedirginlik yoruyordu beni, uyumaya çalışmalıydım.

Ah be ne gündü… Görene, duyana, farkedene, yaşayana, hissedene selam olsun…

Yetmeyen bir şeyler vardı hep. Her şey sadece sözlerdeydi sanki. Sanki: ‘Hadi hemen bir şeyler yapalım’ desem hiçbiriniz yok gibiydiniz... 

Hareketsizdiniz sanki hep. Bedenleriniz, elleriniz, ayaklarınız yok gibiydi... İçinizde kimse birbirine bir şey vermeye hazır değilken, herkes birbirinden bir şey alıyor, alamayınca da çaresiz kalıyordu...”

Bu kadar çabuk bu kadar acemice bu kadar fark ettirmeden ölmemeliydi.

Ölen gidiyor, nasıl ne yapıyor bilmiyoruz ama geride kalana çok zor.


Yorumlar

Popüler Yayınlar